Taahhütler Uygulanabilir Gerçekçilikte mi Denetim Kriterleri Yeter Düzeyde mi?
COP 26 esnasında ve sonrasında tüm dünyada ülkeler ve markalar bazındaki ‘Sera Gazı’ ve ‘Net Sıfır’ hedefleri veren basın lansmanları veya sosyal medya paylaşımları deyim yerindeyse ‘havalarda’ uçuştu.
Hedef vermeyen ya da biz “2030 veya 2040’a kadar bu hedeflere ulaşamayız, bu BM fon aktarımı yapmazsa mümkün değil!” diyen ülkeler de konuyu detaylandırmayıp yüzeysel algılayan bazı medya organlarında ‘Kötü Çocuk’ ilan edildiler.
Maalesef ortalama kamuoyunda süreç gelip geçer bir yüzeysellikte ele alınıyor. Tabi bir yandan da, “‘Pandemi’ ve ‘Ekonomik Kriz’ varken sera gazınızla karbon ayak izinizle mi uğraşacağız, bir düzlüğe çıkalım, çılgın ve sürdürülemez üretim ve tüketim dönemine yeniden girelim, elimiz bir rahatlasın sonra bakacağız elbette” duruşu var ki asıl fecaat burada yatıyor. Hızlı yok oluşun ve geri dönülemeyişin umarsızlığıyla üstelik.
Bu noktada yapılmış bir araştırmanın verileri bize başlıkta vurguladığımız gibi bu taahhütler gerçekçi mi ve doğru kriterlerle sistemli olarak denetleniyor mu sorularını sordurdu.
“Yeni İklim Enstitüsü ve Karbon Piyasalarını İnceleme adlı sivil toplum kuruluşlarının incelediği 25 şirketin verilerinin baz alındığı yeni bir araştırmaya göre, dünyanın en büyük şirketleri, kendi belirledikleri iklim hedeflerine uymuyor, bu hedeflere yönelik çalışmalarını ise abartılı şekilde sunuyor deniliyor. Bu şirketlerin net sıfır karbon hedeflerine ulaşmak ve sera gazı emisyonlarını azaltmak için kamuoyuna duyurdukları iklim stratejilerini inceleyen çalışma, şirketlerin büyük çoğunluğunun iklim krizinin gerektirdiği yeni çalışma koşullarına ve yöntemlerine yeterince hızlı şekilde adapte olamadığını öne sürüyor”.
Buraya kadar ki kısımda ilk soruya yönelik bir öngörü sunuluyor ancak akabinde de yapılan itirazlar da ikinci soruyu gündeme getiriyor. Raporda yer alan şirketlerden bazıları BBC’ye araştırmanın yöntemlerini doğru bulmadıklarını, aslında iklim krizinin etkileriyle mücadele etmekte önemli yol kat ettiklerini belirtmişler.
Tüketiciler, dünyadaki en büyük şirketlerin iklim kriziyle mücadelede ön sırada olmasını bekliyor ve daha ‘yeşil‘ olmasını talep ediyor. Ancak bu çalışmanın bulgularına göre incelenen 25 şirket, küresel sera gazı emisyonunun tamamının yüzde 5’inden sorumlu. Kurumsal İklim Sorumluluğu adlı çalışmaya göre bu dev şirketlerin karbon ayak izleri çok büyük. Ama bunun yanı sıra dünyada iklim krizinin etkileriyle mücadele etme çalışmalarında liderlik edebilecek pozisyondalar.
Bilim insanları, tüm dünyanın en geç 2050 yılına kadar sıcaklık artışını durdurmak için net sıfır karbon hedefine ulaşması gerektiğini vurguluyor. Bunu başarmak için atmosfere salınan sera gazını ciddi miktarda azaltmak gerekiyor.
Öte yandan mevzuat gereği şirketler kendi iklim hedeflerini kendi belirliyor ve uygulamaya koyuyor. Yapılan araştırma ise, şirketlerin iklim hedeflerinin uygulanması durumunda karbon salımlarının yalnızca yüzde 40 civarında düşeceğini, yani hiçbir zaman ‘net sıfıra’ ulaşılamayacaklarını öne sürüyor. İncelenen 25 şirketten sadece üçünün karbon salımlarını düşürmek konusunda ciddi olduğu öne sürülüyor.
Yine aynı soruya geliyoruz: İklim odaklı taahhütler uygulanabilir öngörülerle mi hazırlanmış(yoksa kısmen yada tamamen PR odaklılar mı) ve en doğru denetim/kontrol kriterleri mevcut mu?
Metin Çelebi